DIŞ GÜÇLER

Dünya’nın çok yakınında yeryüzünden mevcut teknolojilerin hiçbiri ile tespit edilmeyecek bir hareketlilik vardı.

Emir subayı verileri ana ekrana yolladı. “Simülasyon için son hazırlıklarımızı tamamladık, her an göktaşı yağmurunu başlatabiliriz.”

Amiral bu durumdan memnun olmuş gözüküyordu. “Acil durum önlemlerinin de arayüzde aktif edildiğini görmek istiyorum. Kuantum eşitleyici için mavi ışık kodunu gir, ihtiyaç duymamız ihtimaline karşılık solucan deliklerine mümkün olduğunca çabuk erişimimiz olmalı.”

Emir Subayı, Amiral’i onaylayacağı sırada Kontrol Merkezi’nin kapısı açıldı. “Durun, beklenmedik bir şey oldu, her şeyi iptal etmek zorundayız!”

“Doktor, nasıl girdiğinizi bilmiyorum ama burada bulunmaya yetkiniz yok, bize ne yapacağımızı ne hadle söylüyorsunuz?”

Gelen sürüngen suratlı yaratık Emir Subayı’nın ikazına aldırmadan konuşmaya başladı. “Az önce psiko-polarizasyon dalgalarında bir sapma meydana geldiğini fark ettim ve geniş bir tarama yaptırdım. Ekranınıza yollayacağım kaydı sizin de izlemenizi istiyorum.

Bu görüntü Dünyalıların güvenlik kamerası adını verdikleri ilkel bir cihazdan alındı. Gördüğünüz adamın ismi Cemil, kendisi dünyalıların karbon temelli gıdalarını pişirerek geçimini sağlayan tuhaf bir adam. Zamanı kontrol edin, Düş42’nin devreye girdiği esnada Cemil çıkmak üzere olduğu evinin kapısını mekanik bir anahtarla kapatmaya çalışıyor.”

Cemil, otuzuna yeni varmış bir ekmek ustasıydı; her işinde titiz ve dikkatli çalışması bir yana asla kurallarının dışına çıkmazdı. Fırını açmak için evden ayrılacağı sırada klasik kurmalı saati 04.28’i gösteriyordu. Önce üst kısımdaki kilit için anahtarı bir kez çevirdi, sıra bilyeli kilide geldiğinde diğer anahtarı yuvasında oynatmak için davranmıştı ki hayatında hiç yaşamadığı tuhaf bir durumla karşılaştı. “Kapan sus…” Zaman algısını yitirmişti ve hala bilyeli kilidin anahtarını tutuyordu. “Sam sum mus… Ne oluyor, ben ne yapıyordum?” İş yerine gitmesi gerekiyordu, hızlı adımlarla apartmanın dışına çıktı, sokağı dönecek olduğu esnada içinde rahatsız edici bir his vardı. Gerisin geri dönüp dairesinin kapısını kontrol etti, her şey olması gerektiği gibiydi. Yalnız yaşayan ve gün ağarmadan işe gitmek zorunda olan bir adamın mücadele etmesi gereken dalgınlık hali çok daha ağır olurdu. Cemil’in tuhaf huyu ise ne yaptığını hiçbir zaman unutmamasını sağlardı. Alttaki kilidi çevirirken kapan susam kapan, demiş olması gerekirdi. Peki bu sefer neden saniyeler önce olanları hatırlamıyordu?

Yukarda bir yerlerde az önce yaşanan olayı gösteren kayıt tamamlandığında doktor durumu izah etti. “Trilyonda bir ihtimalle Düş42 cihazı obsesif kompulsif bozukluklardan olumsuz şekilde etkilenebilir. Yaptığımız fikir aşılaması operasyonunun başarısız olduğunu düşünüyorum, şimdi işgali başlatırsanız insanlar barışçıl bir evrenin var olduğu fikrine asla inanmayacaklar. Göktaşları çarptıktan sonra yardım için Dünya’ya indiğinizde ikna edilmeye ve sömürülmeye hazır yerliler yerine her an isyan etmeye hazır vahşiler bulacağız. Uzlaşmamızın mümkün olmadığını anladığımızda ise gezegeni onlardan temizlemeye kalkacağız ve galaksi konseyi canımızı sıkacak kararlar alacak. Yani bize bu iş olması gerekenden çok daha pahalıya patlaması an meselesi, söyleyeceklerim bu kadar.” Tepesindeki vantuzlardan birini kaşıyan doktor arkasına bakmadan Kontrol Merkezi’nden ayrıldı.

Amiral öfkeden yemyeşil kesilmişti. “Şu batasıca gezegenin ilkel yaşam formları… Buraya her gelişimde işler bir sebepten ötürü ters gidiyor. Harekât iptal edilmiştir, rotayı en yakınımızdaki ikmal üssüne çevirin!”

Saat yedi buçuğa yaklaşırken fırının ilk sıcak ekmeklerini almak için bekleyen bazı müşteriler her zamanki bildiklerini okuyorlardı. Cemil, çırağının elindeki poşete Sami Amca’dan daha evvel davrandı. “Kaç kez söyleyeceğim, günaydın demeyeceksen sana bu fırından ekmek yok!”

“Yahu Cemil sabahın köründe ne diyorsun? Parasını verdim, sen de ver şunu işimize gücümüze bakalım.”

“Bana bakın, günaydın demeden ekmek alacak adam halk ekmek büfesinin açılmasını bekler. Fransa’daki bir fırından ekmek almaya giden biri günaydın demek zorundadır. Herhangi bir Avrupa ülkesinde herhangi bir emekçiye saygı göstermek değişmez bir kuraldır. Bir çoğunuzun zamanında yurtdışında çalıştı, orada her türlü kurala uyuyorsunuz da burada kendi vatandaşınıza niye köpek muamelesi yapıyorsunuz? Ama öğreneceksiniz, hepinize öğreteceğim.”

Sami Amca’nın arkasında bekleyen Muhasebeci Hüseyin öfkelenmişti. “Yahu Cemil, sen manyak mısın? Ver ekmeğimizi gidelim, burası Fransa mı Allah’ın meczubu?”

“Hayır, tam da bu sebeple üzerinde yaşadığımız ülkenin daha iyisini hak ettiğini düşünüyorum. Daima büyük değişimler küçük takıntılarla ortaya çıkar.”

Osman Ülke

Mizah öyküleri yazmaya doğal bir yatkınlığım var, mevcut hikâyelerimi de seviyorum. Bir taraftan da serüven tadının ağır bastığı bilimkurgu, fantastik kurgu gibi romanlar yazmaya devam ediyorum. Yazdığım öykü ve romanlarda ilgi çekici konular bulmakta genellikle pek güçlük çekmem fakat bunları başarılı bir şekilde işlemek benim için işin zor kısmı oluyor. Elbette bedel ödemeden ortaya iyi bir ürün çıkmaz.